Berlin

Berlin seyahatim uzun olduğu için 2 bölümde anlatmak istedim. Brandenburg Kapısı Berlin ’in başlıca simgelerindendir. Brandenburg kapısının bulunduğu caddede birçok konsolosluk binasının bu alanda yer aldığını söyleyebilirim. Kapının bir yanı Unter den Linden’e diğer yanıysa şehrin en büyük parkı olan Tiergarten’e açılıyor.




Bu park şehirde beni en çok etkileyen alanlardan birisidir. Avrupa’da gezdiğim ülkeler arasında en büyük park sanırım Tiergarten. Ayrıca içerisinde birçok heykel ve anıt bulunuyor. Yürüyüş ve bisiklet turları için ya da yaz günleri bankta kitap okumak için harika bir yer.



Buradan ”Reichstag” Alman parlamento binasına geçiyoruz. Tepesinde cam bir kubbe tasarımı bulunan binanın görkemli yapısı ile kesinlikle gezilecek yerler listemizde yer alıyor. Reichstag’in kubbesini gezmek isteyenler önceden buradan rezervasyon yaptırmalısınız. Ayrıca kubbe Almanların mühendislik harikasını gözlere serecek birçok işlevleri var ama bunlara değinmeyeceğim internette bu bilgilere ulaşabilirsiniz.

Buraya kadar gelmişken Berlin Zafer Sütunu bizi bekler. Parkın iç kısımlarından giderseniz farklı heykelleri görebilirsiniz. Yürümek istemeyenler için 100 numaralı otobüsleri kullanabilirsiniz. Sanırım 4€ karşılığında alt katında müzeye girebilirsiniz. Daha sonra en üst noktasına çıkabilir ve kuş bakışı resimler çekebilirsiniz. Dikkat! dönen merdivenler dar olduğu için biraz zorlayıcı olabiliyor. :)


Buradan otobüs ile Alexanderplatz meydanına geçiyoruz. Biraz ilerlediğimizde Neptün çeşmesi bizi karşılıyor. Hemen karşısında Rönesans dönemi ait ”Rotes Rathause’’ Belediye Eyalet Meclisi yer alıyor. II. Dünya Savaşı yıllarında bina oldukça hasar görmüş, yapılan restorasyon çalışmaları ile günümüze gelmiştir.





Bir önceki geldiğimde Berlin katedralinin iç kısmına girememiştim. Giriş için 7€ ücret ödemelisiniz. Barok tarzı mimarilere her zaman ilgi duyarım ve içerisindeki mimari yapı tek kelime ile mükemmel diyebilirim.